45 Sayısı Kaça Bölünür? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Bakış
Matematiksel olarak 45 sayısı, 1, 3, 5, 9, 15, 45 gibi birçok sayıya bölünebilir. Ancak bu basit hesaplamayı toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet bağlamında düşündüğümüzde, bambaşka bir anlam kazanıyor. 45 sayısının bölünebilirliği, tıpkı toplumumuzdaki farklı grupların, seslerin ve kimliklerin ne kadar “bölünebilir” olduğuna dair bir metafor gibi düşünülebilir. Bu yazıda, sokakta, işyerinde ve toplu taşımada gözlemlediğim deneyimlerden hareketle, 45 sayısının nasıl farklı bakış açılarıyla bölündüğüne dair kendi düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden 45 Sayısının Bölünmesi
Toplumsal cinsiyetin, bireylerin yaşamını ne denli şekillendirdiğini düşündüğümüzde, 45 sayısının nasıl “bölündüğüne” dair farklı dinamikler ortaya çıkıyor. İstanbul gibi büyük bir şehirde, toplu taşımada, sokakta ya da işyerinde cinsiyetin insanlar üzerindeki etkisini her gün daha net bir şekilde gözlemliyoruz. Kadınlar, iş yerlerinde, toplu taşımada, hatta evde, erkeklere göre daha fazla ayrımcılığa uğruyor ve toplumsal rollerin dayattığı kısıtlamalarla karşılaşıyorlar.
Mesela, sabah işe gitmek için toplu taşımaya bindiğimde, genellikle kadınlar, kalabalıkta daha fazla yer değiştiriyor. Erkeklerin oturduğu koltuklarda, kadınların ayakta durarak yolculuk yapması gibi bir durum, toplumsal cinsiyetin günlük hayatta nasıl işlerlik kazandığını gösteriyor. 45 sayısını, bu çerçevede “bölünme” olarak düşünürsek, toplumsal cinsiyetin nasıl bir yapısal ayrım yarattığını da anlamış oluruz. Kadınların çoğu zaman toplumsal ve ekonomik olarak daha dezavantajlı bir konumda olması, bu “bölünme”nin bir örneği olabilir.
Örneğin, kadınların düşük ücretli işlerde çalışması, toplumdaki erkek egemen yapının bir sonucu olarak 45 sayısının belirli bir dilimde “bölünmesini” sağlıyor. Kadınlar, çoğu zaman aile sorumlulukları, iş yerindeki eşitsizlikler ve toplumun dayattığı sınırlar nedeniyle daha düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir başka biçimde “bölünmesi” olarak karşımıza çıkıyor.
Çeşitlilik ve 45 Sayısının Bölünmesi
Çeşitlilik, her insanın farklı kimlikleriyle toplumda yer alması anlamına gelir. Ancak bu çeşitliliği bazen kabul etmek zor olabiliyor. İstanbul gibi kozmopolit bir şehirde, her kültür, etnik grup ve kimlik, bazen toplumsal normlarla uyumsuz bir şekilde, bazen de hoş karşılanmıyor. 45 sayısı kaça bölünür sorusunun bir başka cevabı, bu çeşitliliği yansıtan bir bakış açısına sahip olmakla ilgilidir. Farklı grupların bir arada yaşaması, zaman zaman huzursuzluk yaratabilir. Ancak bu çeşitliliği bir zenginlik olarak görmek, 45 sayısının daha fazla bölünebilmesini sağlar.
Örneğin, son zamanlarda işyerimde dikkatimi çeken bir durum vardı. Birçok farklı etnik kökenden gelen insanlarla çalışıyorum. Her biri farklı dilde şarkılar söylerken, kimisi farklı yemekler pişiriyor. Ancak bu çeşitliliği çoğu zaman dışarıdan gözlemlerken, önyargılar da devreye giriyor. Örneğin, bir arkadaşımın Suriyeli olması, bazen bazı iş arkadaşlarım tarafından hemen olumsuz bir şekilde etiketlenebiliyor. Bu, toplumdaki “bölünmüşlük”lerin ve “ötekileştirme”lerin bir başka örneği olarak görülebilir.
Bu çeşitliliği bir araya getiren, birbirini kabul eden bir yaklaşım benimsenirse, 45 sayısı daha çok altı, yediye, on ikiye bölünebilir. Ancak bu bölünmenin amacı, daha adil ve eşit bir toplum yaratmak olmalıdır. Birbirini kabul eden, farklılıkların zenginlik olarak görüldüğü bir toplumda 45 sayısı, sadece matematiksel olarak değil, sosyal olarak da farklı biçimlerde bölünebilir.
Sosyal Adalet ve 45 Sayısının Bölünmesi
Sosyal adaletin sağlanması, toplumdaki her bireye eşit fırsatlar sunulması demektir. Ancak sosyal adaletin ne kadar sağlandığı, toplumsal yapıdaki eşitsizliklerin ne kadar derin olduğunu gösterir. İstanbul’un sokaklarında, toplu taşımada ya da işyerlerinde fark ettiğim şey, bazı grupların çok daha fazla fırsata sahip olması, bazı grupların ise bu fırsatları kısıtlı şekilde elde etmesidir. Özellikle düşük gelirli mahallelerde yaşayan insanlar, genellikle daha az fırsata sahip oluyorlar. Aynı şekilde, engelli bireyler ya da LGBTQ+ bireyler de sosyal adaletin ne kadar sağlandığı konusunda çeşitli zorluklarla karşılaşıyorlar.
Bunu en net şekilde toplu taşımada gözlemledim. Örneğin, sabah işe gitmek için metrobüse bindiğimde, engelli bireylerin oturması için ayrılmış alanların genellikle boş olduğunu ancak engelli bireylerin bu alana yerleşmesi için ekstra bir çaba sarf etmeleri gerektiğini gördüm. Bu, sosyal adaletin eksik olduğu bir alanın yansımasıdır. Bu “bölünme”nin, daha fazla eşitlik ve fırsat sağlanarak azaltılabileceği bir gerçek. 45 sayısı kaça bölünür sorusunu, sosyal adaletin ne kadar sağlandığına bağlı olarak cevaplandırmak gerekirse, adaletin daha fazla olduğu bir toplumda bu bölünme çok daha eşit olur.
Sonuç
Sonuç olarak, 45 sayısı matematiksel bir soru olabilir, ancak toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet bağlamında, bu soruya verilen cevap çok daha derin ve anlamlıdır. Her birey, kimliği, cinsiyeti, etnik kökeni ve diğer özellikleriyle bir araya geldiğinde, toplumsal yapılar bu farklılıklarla şekillenir. 45 sayısının nasıl bölünebileceği de, toplumsal eşitsizliklerin nasıl çözüleceğine ve çeşitliliğin ne şekilde kutlanacağına bağlıdır. Eğer adil ve eşitlikçi bir toplum yaratmak istiyorsak, 45 sayısının daha çok bölünmesi gerektiğini unutmamalıyız.