İçeriğe geç

Yönetime el koymak ne demek ?

Yönetime El Koymak Ne Demek? Bir Hikâye Üzerinden Anlamak

Hepimizin hayatında, kontrolün kaybolduğu, kararsızlıkların yoğunlaştığı, yönlendirilmesi gereken anlar olur. Bazen bir anda her şeyin ağırlığı omuzlarımıza çöker ve bu yük altında doğru adımı atabilmek için güçlü bir karar gerekir. Ama ya o an kararı biz değil, başkası verir ve biz sadece izlersek? İşte tam da bu noktada “yönetime el koymak” devreye giriyor. Bu yazıyı yazarken, sizlere bir hikâye anlatmak istiyorum. Hem kalpten, hem akıldan… Hikâyede iki insanın karşı karşıya geldiği bir dönüm noktasında, “yönetime el koymak” ne anlama geliyor, birlikte görelim.

Birlikte Yola Çıktılar: Can ve Elif

Can ve Elif, yıllardır birbirlerini tanıyan, hayatlarının çoğunu birlikte geçiren iki yakın arkadaştı. Birlikte iş kurdular, birbirlerinin sırtını sıvazladılar, ortak hayaller peşinden koşarak ilerlediler. Ancak bir gün işler ters gitmeye başladı. İşleri büyütmek istediler, ama her adımda karşılarına engeller çıktı. İlk başlarda her şey yolundaydı; ikisi de birer lider gibi hareket ediyordu, ama zamanla yollarındaki taşlar büyüdü.

Can, mantıklı, çözüm odaklı ve stratejik bir insandı. O anlarda sakin, mesafeli ve düşünceliydi. Kararlarını genellikle sayılar ve mantık üzerine inşa ederdi. Onun için her zorluk, çözülmesi gereken bir problem, her kriz ise yönetilmesi gereken bir durumdu. Bu yüzden, işleri büyütme noktasında daha çok rasyonel düşünüyor, her şeyin planlı ve organize olmasını istiyordu.

Elif ise çok farklıydı. O, insanları anlayan, ilişki kuran, duygusal zekâsı yüksek biriydi. Kararlarında insanları göz önünde bulundurur, empati yapar ve çoğu zaman duygusal bir bakış açısıyla yaklaşırdı. Elif’in dünyası, insanlar ve onların hisleriyle şekillenirken, Can’ın dünyası daha çok süreç ve başarı odaklıydı. Aralarındaki fark, onları tamamlayıcı kılarken, bir yandan da çatışmalara neden oluyordu.

Yönetim Krizi: Can’ın Zihni ve Elif’in Kalbi

Bir gün, işler gerçekten de kontrolden çıkmaya başladı. İşin büyüklüğü arttıkça, gerginlikler de arttı. Can, her şeyin daha fazla kontrol edilmesi gerektiğini düşünüyordu. “Her şeyin kontrolü bizde olmalı,” diyerek, işlerindeki belirsizlikleri sevmezdi. Elif ise, “Bunları insanlar için yapıyoruz, insanları daha çok anlamalıyız,” diyordu. Bir süre boyunca, birbirlerinin bakış açılarını anlayamadan, gittikçe daha fazla zıtlaşmaya başladılar.

Ve işte o an, bir anda her şey değişti. Can’ın sabrı tükendi. Çalışanlardan biri, kararlarını sorgulamaya başlamıştı. Can, olayları hızla kontrol altına almayı istediği için, yönetim kararlarını tek başına almak gerektiğini düşündü. “Yönetimi devralıyorum,” dedi. O an, Can, aslında hem işin hem de ilişkilerin yönetimini elinde tutmak için tüm kontrolü aldı. Elif ise şaşkınlıkla bir adım geriye çekildi.

“Can, dur! Bu işler böyle olmaz. Bunu sen tek başına yapamazsın,” diye karşılık verdi Elif, hafif bir tedirginlikle. Ama Can, bunun ne kadar önemli olduğunu açıklamaya çalıştı. Her şeyin çok daha planlı ve organize olması gerektiğini söyledi. Elif, her şeyin sadece mantıklı bir şekilde işlemeyecek kadar karmaşık olduğunu fark etti. İnsanları anlamadan yönetmek, sadece işi değil, ilişkileri de yıpratırdı.

Yönetime El Koymak: Bir Dönüm Noktası

Can’ın bu kadar güçlü bir şekilde yönetime el koyması, Elif’in içindeki duygusal dengeyi sarsmıştı. Ancak zamanla, Elif’in de bir şeyler fark ettiğini görmek zor değildi. “Yönetime el koymak” bazen sadece pratik bir çözüm değil, bir ilişkiyi de tehdit edebilirdi. İyi bir lider, yalnızca plan yapmamalıydı; insanları, duyguları ve bağları da göz önünde bulundurmalıydı. Yönetime el koymak, bazen doğru bir karar olabilir, ancak yalnızca bir tarafın kontrolü altına almak, ilişkilerdeki dengeleri bozabilir.

Elif, bu süreçte Can’a yaklaşarak ona şöyle dedi: “Biz birlikteyiz, Can. Hem işi, hem duyguları aynı anda yönetemeyiz. Bu iş, ikimizin ortak sorumluluğu.” Elif’in bu sözleri, Can’ı derinden etkiledi. Bir an için düşündü. Elif haklıydı; işler, sadece strateji ve mantıkla yönetilemezdi. İnsanların duygularını anlamadan bir yönetim stratejisi oluşturulamazdı.

Sonunda Can, yönetimi sadece kendisinin elinde tutmanın ilişkileri zedeleyeceğini fark etti. Bu yüzden, Elif ile ortak bir karar aldılar. Hem işin mantıklı bir şekilde yönetilmesi gerekiyordu, hem de çalışanların duygusal ihtiyaçlarına dikkat edilmesi… Yani, yönetimi el koymak, her zaman doğru çözüm değildi. Birlikte, dengeli bir yaklaşım buldular.

Sonuç: Yönetim ve İlişkiler Arasındaki Denge

Yönetime el koymak, her durumda doğru bir çözüm olmayabilir. Bazen tek başına alınan kararlar, ilişkilerde büyük yaralar açabilir. Bu hikâye, iş hayatındaki dinamikleri ve insan ilişkilerini anlamak adına önemli bir ders veriyor: Her şeyin bir dengeyi olmalı. Can’ın çözüm odaklı ve stratejik yaklaşımı ile Elif’in empatik ve ilişki odaklı bakış açısı, sonunda bir araya gelerek işlerin daha sağlıklı ve verimli yönetilmesini sağladı. Yönetim, sadece süreçlerin yönetilmesi değil, duyguların, insanların ve ilişkilerin de doğru bir şekilde yönetilmesidir.

Sizce, yönetime el koymak her durumda doğru bir yaklaşım mı? Bazen, duygusal zekânın da stratejik kararlarda yer alması gerektiğini düşünüyor musunuz? Yorumlarınızı bizimle paylaşın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort deneme bonusu veren siteler
Sitemap
ilbet casinosplash